KİTAP TANITIM YAZILARI
21. Yüzyıla Doğru İnsan Merkezli Eğitim, 1997
(Arka Kapak)
“İnsan Merkezli Eğitim, özgürlüğe toplum için eğitimden daha fazla saygıyı esas alır. Hiçbir fikirsel şartlandırmaya başvurmadan özgürce düşünebilme ve yeni fikirler yaratabilme kapılarını açar... Eğitimde belli bir bilgi ve düşünce sisteminin değişmez ve tartışılmaz kabul edilmesi bilimsel hayatın kısırlaştırılmasındaki en büyük etkendir. Toplumun kabul ettiği bilgi ya da düşünce sistemi ne kadar doğru olursa olsun, insan aklının sınırsızlığı karşısında eskimeye mahkumdur...”
“Hayal gücünü hareketlendirici yaratıcı düşüncelerin teşvikine eğitimde yer verilmemesi, ufku dar insanların yetiştirilmesine sebep olmaktadır... Eğitim, aklı geçmiş için kullandıran yöntemler yerine, aklı gelecek için kullandıran yöntemleri seçmek zorundadır.”
“Düşünceye saygı duyulmayan ve düşüncenin baskı altında tutulduğu toplumlarda şiddet ve ikiyüzlülük kaçınılmaz olur. Ezberci eğitim içinde yetişen gençler, ezberletilmiş vatanseverler ve ezberletilmiş Atatürkçüler olarak eğitildikleri içindir ki, idealizmden yoksun yetişmektedirler.”
“Eğitim reformu, tüm siyasi parti programlarının değişmez dekorudur... Bu kelimeyi programlarına koyan partiler, eğitim çanağını biraz daha karıştırarak bunu reform diye halka sunmakta sakınca görmezler... Ancak sistem çürümüş ve hangi amaca hizmet ettiği belirsiz hale gelmişse, çanağı karıştırarak çağdaş bir sistem yaratmak için büyücü olmak gerekir.”
21. Yüzyılda İnsan Merkezli Eğitim, 2008
(Tanıtım Yazısından)
“Eğitim zor iştir, bağımlıdır, sorumludur, şekillendiricidir. Yalnızca bilgi aktarmakla kalmaz, duygu ve düşünce aktarımı da yapar... İnsana özgü, insanla bütünleşmiştir. Geçmişi, şimdiyi, geleceği kapsar... Çok yönlülük içinde uyumu ve bütünlüğü gerektirir... Değişime açık ancak tutarsızlığa kapalı olmak zorundadır... Toplumsal dengeleri gözetmek fakat amaçlardan ödün vermeden yürümekle başarıya ulaşır. Kıt kaynakları kullanarak mucizeler yaratması beklenir... Hakkında bilir bilmez çok konuşulur, çok eleştirilir.. Zaman zaman haksızlığa uğrar, zaman zaman haksızlığın yaratıcısı olur... Kısacası zor iştir eğitim...
Okullara soru işareti olarak girip, nokta olarak mezun olmamalı çocuklarımız. Özgün düşünceye, yaratıcılığa açık olmalı kapılar. Aklı geçmişe göndermeyi bildiği kadar, geleceğe de göndermeli eğitim sistemimiz.. Geleceğe göndermeli ki yenilikçi, yaratıcı gençlerle yeni ufuklara koşsun ülkemiz...
Sistem idealist insan üretiminde yaya kalmıştır. Vatanını değil sadece kendini seven, milletine değil sadece kendine hizmet eden insan üretmiştir. Atatürkçülüğün özünde var olan devrimcilik, idealizm ve hizmet aşkı eğitimde yer bulamamıştır... Ezberci eğitim içinde yetişen gençler, ezberletilmiş vatanseverler ve ezberletilmiş Atatürkçüler olarak eğitildikleri içindir ki, idealizmden yoksun yetişmektedirler...”
Dinde Siyasal İslam Tekeli, 1997
(Arka Kapak)
“Türkiye zor günler geçiriyor. Belki de ertelenmiş sorunlarını en canlı biçimde yaşıyor. Cumhuriyetten bu yana üstü örtülmüş ne varsa ortaya çıkıyor. İyileşen yaralar tekrar kanatılıyor. Sevgisizlik ve güvensizlik diz boyu... Korku, saldırganlığı körükleyecek en tehlikeli duygu... kol geziyor. Gelecek nasıl şekillenecek? Türkiye 21. yüzyıla hangi kıyafetle girecek? Geleceği yazacak kalemi kimler tutuyor? Demokrasi ağacı olgun meyvalar verecek mi? Bu sorunlar çözüldüğünde, gerçek demokrasinin önündeki engeller de aşılmış olacak.
Siyasal sistem getiren bir dinin, demokratik sisteme geçit vermesi mümkün değil. Dinin özünü teşkil eden Tanrısal vahiy sistemi ve onun anayasası olan Kutsal Kitap, yönetme erkini Tanrıya ve onun seçtiklerine devrediyor. Tanrı'nın anayasasının karşısına, hukuk devletinin yasalarını çıkarmak, Tanrısal irade yerine, halkın iradesini ikame etmek, siyasal sistem getiren bir dine inananlarca kabul görecek yaklaşımlar değil.
Huzursuzluk, geleceği geçmişte aramaktan kaynaklanıyor. Oysa geçmişi geleceğe taşımak, aklın çağa özgü ürünlerini geçmişe doğrulatmak, gerçekçilikten uzak bir gayretkeşlik. Siyasal İslamcılar günün koşullarını Asr-ı Saadete uydurma gayreti içinde. Kuran, tüm sorulara cevap vermediği için soruyorlar: "Peygamber olsaydı ne yapardı?" Peygamberin sünneti ile cevap bulunamayan sorulara, birileri kendilerini Peygamber yerine koyarak cevap üretmeye çalışıyor. Bu cevap, Türkiye`yi asırlarca geriye götürüyor ve toplum yaşamına ipotek koyuyor.
İkinci arayış ise Kemalistlerden geliyor. Onlar da soruyor. "Atatürk olsaydı ne yapardı?" Onlar da kendilerini Atatürk`ün yerine koyarak sorunlara çözüm arama çabasında... Oysa ne din, ne de Atatürkçülük olarak tanımlanan dar kalıplar, Türkiye`nin sorunlarını çözmeye yetmiyor... Türkiye`nin tarihe dönmeye değil, yeni bir tarih yazmaya ihtiyacı var.”
Dinde Siyasal İslam Tekeli, 2010
(Tanıtım Bülteninden)
“Bu kitabın ilk baskısı yapıldığında henüz Refah Partisi kapatılmamıştı. Türkiyede radikal İslamcı hareket gerçek amacını gizlemeye gerek duymuyordu. O günden bu yana çok şey değişti. Kapatılan partiler bölündüler ve yeni isimler altında kuruldular. Kapatılmanın önlemlerini almak için de takiyye yapma yöntemini benimsediler.
Din, kutsal kitaba hapsedilirken kişisel hırs ve tutkuların esaretiyle iktidarda kalabilmenin her yolunu deneyen bir siyaset anlayışının etki alanı giderek genişledi. Tarikat ve cemaatlerin egemenlik alanı bürokrasi ve hükümeti de kapsayacak boyutta yaygınlaşıp meşruluk kazanırken, buna demokrasi adı verildi. Atatürkçülük, ulusalcılık ve laiklik, önce dinsizlik sonra darbecilik ve Ergenekon Davası ile birlikte terör olarak suçlanır oldu. Avrupa Birliğine uyum süreci, ulusalcı değerlerin yıpratılması ve gözden düşürülmesinde aracı kılındı. Son on iki yılda, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluş felsefesini tahrip etmeye yönelik nice yasal girişim denemesi yapıldı.
Türkiye bugün, on iki yıl öncesine göre çok daha büyük bir tehdit altında. Her geçen gün hem gerçek İslam'dan hem de demokrasiden hızla koparılıyor.
Bu, karanlığa doğru yol alıştır. Kurtuluş aydınlıkta ve ışıktadır. Karanlığın içindeki ışığı bulma sorumluluğu Türk halkına düşmektedir. Işık, Atatürk'ün çizdiği yola ve onun ilkelerine sahip çıkanların elindedir.”
Loading